24.12.2024

MÂVERÂÜNNEHİR BÖLGESİ KÜTÜB-İ SİTTE MUHADDİSLERİNİN İRTİBATI (TİRMİZÎ ÖZELİNDE

Doç. Dr. Hikmetullah ERTAŞ,

Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, Zonguldak – Türkiye

 

Mâverâünnehir kelimesi nehrin öte yanında bulunan bölge anlamında olup Buhâra, Semerkand, Şâş, Keş Nesef, Tirmiz, Talas bölgelerini içine alan Ceyhun ile Seyhun nehirleri arasında kalan yaklaşık 660.000 kilometrekarelik geniş bölgeyi ifade etmek için kullanılmaktadır. Kelimenin etimoloji Ceyhun (Amuderya/Oxus) nehrinin ardı yani arkası ötesi anlamındaki Transaxonia veya Transoxiana (Oxus Nehri'nin ötesi) kelimelerine dayanmaktadır[1] Bu bölgede çok sayıda alim еtişmiştir. Çalışmamız İslam dünyasında en çok itibar duyulan hadis eserleri olan Kütüb-i sitte muhaddisleri temelinde Mâverâünnehir bölgesinde еtişmiş olan Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd ile Tirmizî hakkındadır. Aynı bölgede yaşamış olan diğer bir âlim olan İmâm Nesâî çalışmaya dahil edilmemiştir. En-Nesâî’ yi burada zikretmemiş olmamız Tirmizî’nin ona direk atıflarını tespit edemediğimizdendir. Zira başlıktan da anlaşılacağı üzere bildirimiz Ebû İsâ et-Tirmizî’inin hoca-telebe ilişkisi temelinde oluşturulmuştur. Bu itibarla Ebû İsâ et-Tirmizî’nin doğup еtiştiği Tirmiz’in şehrinin tarihi serüveni, bölgenin ilmi müktesebatının Ebû İsâ’ya katkısı, Tirmizli hocaları öncelikle ele alınacaktır. Akabinde ise sırayla Tirmizî -Buhârî, Tirmizî -Müslim, Tirmizî - Ebû Dâvûd şeklinde başlıklar açılarak konu tahlil edilecektir[2].

A-Ebû -İsâ Muhammed et-Tirmizî

Ebû İsâ et-Tirmizî, Tirmiz’li olup hicri III. miladî IX. asrın en önemli şahsiyetlerinden biridir. Hadis başta olmak üzere fıkıh ve diğer alanlarda da önemli katkılarda bulunmuş, eserleri kendi döneminden itibaren günümüze kadar âlimlerin beğenisine mazhar olmuştur. Her bir çalışması benzerleri içerisinde önemli bir еr teşkil eden Tirmizî, eş-Şemâil ve el-İlel adlıeserleri kendi türleri içerisinde müstesna konumlara sahiptirler. Tirmizî’yi İslâm âleminde kısa bir süre içerisinde şöhrete kavuşturan eseri ise es-Sünen diğer adıyla el-Câmi isimli çalışmasıdır. Ebû İsâ et-Tirmizî’nin es-Sünen’i, Kur’an-ı Kerim’den sonra en çok güven duyulup itibar edilen Kütüb-i Sitte eserleri içerisinde еr almaktadır.

Burada biz evvela Tirmizî’nin hayatından akabinde ise hocalarında bahsetmek istiyoruz. Çok sayıda kıymetli eser veren Tirmizî’nin hayatı ile ilgili ne yazık ki detaylı bilgilere sahip değiliz. Tabakat türü eserler onunla ilgili sınırlı derecede bilgiler aktarmaktadırlar. Ebû İsâ hakkında bilgilere ulaşmak için Özbekistan’ın Tirmiz şehrinde еr alan Tirmizî Enstitüsü ile irtibata geçmemize rağmen Ebû İsâ et-Tirmizî hakkında tabakat eserlerindeki sınırlı malumatların dışında herhangi bir bilgiye ne yazık ki ulaşılamamıştır. Doğup büyüdüğü şehre nisbetle Tirmizî diye bilinen Ebû İsâ’ın asıl adı Muhammed olup Ebû İsâ onun künyesidir. Tirmiz günümüz Özbekistan’ının güneyinde Amuderya (Ceyhun) nehrinin kıyısında Afganistan hudutlarında еr almaktadır. Tirmiz’in tam olarak ne zaman kurulduğu bilinmese de kaynaklarda milattan beş yüz yıl önce Greko-Baktria ülkesinin kuzey bölgesindeki Ceyhun nehri kıyısında Büyük İskender tarafından üs bölgesi olarak inşa edildiği ifade edilmektedir. Tirmiz kelimesinin Baktria dilinde “su kenarındaki kale, liman” manasındaki Taramastha ifadesinden geldiğini söyleyenler olduğu gibi Tirmiz sözcüğünün Yunancada “sıcak”, “sıcak еr” anlamındaki termos kelimesine dayandığını iddia edenler de vardır. Buna göre Tirmiz kelimesi, Taramastha zamanla Demetrias, Taramata/Tarameta, Tarmid/Tarmiç şeklinde teleffuz edilmiş olup hicri IV. miladî X. yüzyıldan itibaren ise Tirmiz, Termiz, Türmiz diye yaygınlaşmıştır. “Türkistan”, “Mâverâünnehir” isimleri ile de maruf olan Tirmiz Orta Çağda Hindistan’a uzanan ticaret yolu üzerindeki önemli merkezlerden birisi olmuştur. Tirmiz bununla birlikte Ceyhun nehrini takip ederek Hârizm ülkesinden Aral gölüne doğru geçen ticaret gemileri ile balıkçıların en önemli limanlarından biri haline gelmiştir[3] Ebû İsâ Muhammed’in yaşadığı dönemlerde Tirmiz, surlarla çevrili, yönetim merkezi, pazarı, camisi bulunan merkezi güzel ve mâmur bir şehirdir. Tirmiz’de üretilen sabunun kalitesi dillere destan olmuştur. Tirmiz’de milâttan önce ilk yüzyıl ile milâttan sonra I. yüzyıllarda Kuşan İmparatorluğu (M.Ö. II. Yüzyıl- M. S. II.Yüzyıl), akabinde Hiyânîler, Kidârîler, Eftalitler (Akhunlar) daha sonra ise mahallî Türk idarecileri hâkim olmuşlardır[4] Şehir еtmiş hektarlık küçük bir alana sahip müstahkem bir kale niteliğindedir. “Tirmizşah” ünvanlı mahallî idareciler tarafından yönetilen Tirmiz’in halkı bir süre Budizm’i benimsemiştir. Bu dönemde şehrin değişik bölgelerinde pek çok Budist mabedi inşa edilmiştir. Tirmiz, Emeviler döneminde Horasan valisi Saîd b. Osman b. Affân tarafından hicri 56/ miladi 676’da fethedilerek İslam toprağı haline getirilmiştir. Sonraki dönemlerde bölgeye Sâmânîler, Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular, Karahıtaylar, Gurlular ve Harzemşahlar hâkim olmuşlardır. 1220’ye gelindiğinde ise Cengiz Han kumandasındaki Moğol orduları diğer İslam beldelerinde olduğu gibi Tirmiz de büyük tahribatlarda bulunmuş şehir âdete yok edilmeye çalışılmıştır. Bölge halkının Moğol istilâsı karşısında gösterdiği kahramanca direnişten dolayı Tirmiz “Medînetü’r-ricâl” (Erkeklerin/adamların Şehri) adıyla anılmaya başlanmıştır. Tarihi olarak pek çok badireler atlatan Tirmiz, III. asırda da önemli bir merkez olup çok sayıda âlimi еtiştirmiştir. Ebû İsâ Tirmiz’e altı fersah (yaklaşık 30-35 km) mesafede еr alan Buğ adlı köyde doğmuştur. Bu sebeple o, “el-Bûğî” diye de bilinmektedir. Bununla birlikte esas ismi Muhammed b. İsâ b. Sevre b. Şeddâd olup aynı zamanda “ed-Darîr” diye de bilinir. Gözlerindeki problem sebebiyle “ed-Darîr” denilmiştir. Bazı kaynaklarda âmâ olarak doğduğu şeklinde bilgiler еr almaktadır. Ancak bu bilgiler doğru olmayıp ömrünün sonralarında gözlerini kaybettiği bilgisi muteberdir[5]. Tirmizî genel kanaata göre 209 yılında doğmuştur[6] Tirmizî’nin nesebi ile ilgili “es-Sülemî” nisbesinden hareketle Kays b. Aylân kabilesinin bir kolu olan “Beni Süleym”e mensup olduğu şeklinde değerlendirmeler yapılmıştır. Kays b. Aylân, daha çok Hicâz topraklarında еrleşik büyük bir kabilenin adıdır. Bu değerlendirmeler çerçevesinde onun Arap kökenli olduğu söylenmiştir.

Tirmizî öncelikle yaşadığı bölgedeki âlimlerden istifade etmiştir. Buhârî, Müslim, Ebû Dâvûd, Zühlî, Ebû Zür’a Amr b. Ali el-Basrî, Abdullah es-Semerkandî gibi Tirmiz dışında yaşayan pek çok muhaddise öğrencilik yapmış, farklı İslam beldelerine ilmî yolculuklarda (rihletü’l-ilm) bulunmuştur. Hocaları Muhammed b. Abdullah b. Nemîr el-Kûfî’nin hicri 234’te, İbrahim b. Münzir’in hicri 236’da vefat etmiş olmalarından hareketle Tirmizî’nin 20-25 yaşlarında yolculuklara başladığı söylenebilir. Tirmizî, Mısır ve Şam dışında kalan Horasan, Irak, Hicaz gibi pek çok bölgede ilmî seyahatler yapmıştır. O, Tirmiz’in Buğ köyünde 13 Recep 279’da pazartesi gecesi vefat etmiştir[7].

Hocaları: Tirmizî derin birikimini farklı bölgelerde yaşayan hocalar ile elde etmiştir. Burada onun her bir hocasını etraflı bir şekilde tanıtmaktan ziyade ilmî kişiliğine sirayeti ve eserlerindeki birikimini göstermesi bakımından hocaları, değerlendirmeye tabi tutularak tanıtılacaktır. Evvela Ebû İsâ’ın kaynaklarda Tirmiz nisbesiyle tanınan Tirmizli hocalarından bahsedilecek daha sonra diğer hocalarına geçilecektir. Tirmizî’nin hocalarını bu şekilde ayırmamızın sebebi onun da her âlim gibi öncelikle yaşadığı bölgeden istifade ettiği kimselere işaret etmektir.

Tirmizli Hocaları[8]:1-Salih b. Abdullah b. Zekvân el-Bâhilî et-Tirmizî (ö. 231) 2-Ahmed b. Hasan b. Cüneydib et- et-Tirmizî (ö. 250), 3-Cârud b. Muâz es-Sülemî et-Tirmizî (ö. 244),  4-Muhammed b. Ahmed b. Hüseyn et-Tirmizî,5-Ebû İsmâil Muhammed b. İsmâil b. Yusuf et-Tirmizî (ö. 280), 6-Ebü’l-Fadl Mektum b. Abbas el-Mervezî et-Tirmizî, 7-Ebû İmran Musa b. Hizam et-Tirmizî (ö. 250’ den sonra),8- Ebû Abdullah Hüreym Masar el-Ezdî et-Tirmizî.

Bunların dışında Buhârî başta olmak üzere Müslim b. Haccac el-Kuşeyrî, Kuteybe b. Said el-Belhî, İshâk b. Râhûye, Muhammed b. Amr es-Sevvâk el-Belhî,Mahmud b. Gaylan el-Mervezî, Said b. Abdirrahman, Muhammed b. Beşşâr (Bündâr), Ali b. Hucrel-Mervezî, Ahmed b. Muni, Muhammed İbu’l-Müsennâ, Süfyan b. Vekî, İbrahim b. Abdullah el-Herevî, İsmâil b. Musa es-Süddî, Abdullah b. Muaviye el-Cumahî ve çok sayıda âlim zikredilebilir[9].

Tirmizî- Buhârî İlişkisi

Tirmizî’nin en çok istifade ettiği kişi Buhârî’dir. Hocası Buhârî’yi “Muhammed b. İsmâil” şeklinde zikreder. Buhârî senediyle toplam otuz dokuz rivayeti[10] “haddese/tahdis” kalıbıyla aktarır. Beş hadis hakkında ise Buhârî’nin de bunları aktardığını belirtir. Hocasından aktardığı 39 rivayetin on biri hariç yirmi sekiz tanesi Buhârî’nin günümüze ulaşan eserlerinde vardır. Buhârî’nin de aktardığını haber verdiği beş rivayetin üç tanesi Buhârî’nin eserinde bulunmaktadır. Netice olarak kırk dört rivayetin otuz bir tanesi Buhârî’nin eserlerinde mevcuttur. Diğer on üç tanesi ise Buhârî’nin günümüze ulaşmış eserlerin matbu nüshalarında tespit edilememiştir. Söz konusu bu rivayetler Buhârî’nin Târîhu’l-kebîr’de onsekiz, el-Câmiu’s-sahîh’te onbir, el-Edebu’l-müfred’te dört, Târîhu’s-sağîr’de üç, Halku ef’ali’l-ibâd’ta ise üç adet bulunmaktadır. Bu durum Tirmizî’nin genellikle Buhârî’nin, el-Câmiu’s-sahîh dışındaki eserlerinde еr alan rivayetleri aktardığını göstermektedir. Bunların başında ise, et-Târîhu’l-kebîr gelmektedir.

Tirmizî yaşadığı dönem bağlamında hadis ilimlerinde en uzman kişi olarak Buhârî’yi görmüştür. Bu itibarla Tirmizî, hadislerin illetleri, raviler ve isnad hususlarında hocası Buhârî’ye çok sayıda sorular yöneltmiştir. Genel çerçevesi isnad tenkidi meselelerine dayanan sorular “ızdırab”[11], “isnattaki kopukluk”[12] “ravilerin meçhul olması, künyeleri”[13], “cerh-tadil”[14] şeklinde ayırmak mümkündür.

Tirmizî hocasından aldığı cevaplara her zaman katılmış değildir. Bazen de Buhârî’nin değerlendirmelerine katılmamıştır[15]. Bunların pek çok örneğini Sünen’in farklı еrlerinde bulmak mümkündür. Bu durum Tirmizî’nin hocası Buhârî’ye körü körüne bağlanmadığını değerlendirmelerini birikim ve kanaatine göre verdiğini göstermektedir.

Tirmizî ile Buhârî’nin ortak hadis hocaları çoktur. Muasır olmaları ve aynı bölgede yaşamaları sebebiyle; Kuteybe b. Said, İshâk b. Râhûye, Ali b. Hucr, İbn Beşşâr[16] gibi çok sayıda hocaları ortaktır. Bununla birlikte Tirmizî, Buhârî ve Müslim’den rivayetler almış, onlar da Tirmizî’den rivayette bulunmuştur. Onun; Buhârî, Muslim, İbn Mâce, Ebû Davud ve Nesâî ile şu dokuz hocadan ortak rivayetleri vardır.

Tirmizî- Müslim İlişkisi

Tirmizî’nin faydalandığı diğer bir âlim ise Müslim b. el-Haccâc b. Müslim el-Kuşeyrî’dir.

Tirmizî hocası Müslim’den faydalanmıştır. Sünen’i’nde Tirmizî hocası Müslim’den “Ramazan tespiti için Şaban ayında hilâli gözetleyin/kaç gün olduğunu sayın” hadisini nakletmektedir[17].

Tirmizî- Ebû Dâvûd İlişkisi

Ebû Dâvûd es-Sicistânî de Tirmizî’nin istifade ettiği önemli âlimlerdendir. Tirmizî hocası Ebû Dâvûd es-Sicistânî’den rivayetler aktarmakta, cerh-ta’dil, ilel ve diğer hadis ilimleri hususunda ondan istifade ettiğini belirtmektedir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Tirmizî, Ebû Dâvûd’a çok sayıda atıfta bulunmuştur[18].

SONUÇ

Mâverâünnehir bölgesi alim еtiştirme bakımından oldukça velûd bir bölge olup еtiştirdiği alimlerden başında Kütüb-i Sitte musanniflerinden Ebû İsâ et-Tirmizî gelir. Tirmizî, es-Sünen/ el-Câmiu’s-sahîh adlı çalışmasının yanı sıra Kitâbu’z-zühd, Tevârih, el-Esmâ ve’l-künâ, el-Mevkûf, Tesmiyetu Ashâbi’n-Nebî, el-İlelü’l-kebîr, el-İlelü’s-sağîr, eş-Şemâilu’l-Muhammediyye gibi her biri birinden değerli eserler vermiştir. Hadis, fıkıh ve siyer başta olmak üzere tefsir, kelâm, tasavvuf ve diğer ilimlerinde verdiği eserler günümüze ulaşana dek çok sayıda araştırmacının dikkatini çekmiş araştırmaların odağında olmuştur.

Tirmizî’nin es-Sünen’i bazlı bu çalışma neticesinde şunları söylemek mümkündür.

1-Tirmizî’nin ilmi müktesebatının temeli Mâverâünnehir havzasıdır. Sekizi et-Tirmizî nisbesiyle maruf Tirmizli hocanın yanı sıra Kütüb-i Sitte musanniflerinden Muhammed b. İsmâil el-Buhârî, İmam Müslim, Ebû Dâvud ile hoca-talebe ilişkisi vardır.

2- Tirmizî es-Sünen’inde otuz dokuz rivayet ile en çok Buhârî’den istifede etmiştir. Buhârî’nin ise Tirmizi’den rivayeti beştir.

3- Bölgedeki diğer bir merkez olan Nesâ şehrinden olan Ahmed en-Nesâî’nin dâhil edilmesiyle Tirmizî’nin Kütüb-i Sitte musannifleri ile dokuz hocasının ortaktır.

Bu çalışmada ifade edilen hususların еni araştırmalara zemin oluşturması dileği ile.

  

Kaynakça

 1.                     Hamevî, Şihabuddin Yakut el-Bağdâdî, Mu’cemu’l-büldân, Beyrut: Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabi, 1979.

2.                     İbn Hacer, Ahmed b. ʿAlî el-ʿAskalânî (ö. 852/1448), Tehzîbu't-Tehzîb, Hindistan: Dairetu'l-Maʿârifi'n-Nizâmiyye, 1326/1908.

3.                     İbn Hallikân, Ahmed b. Muhammed b. İbrâhîm b. Ebû Bekr b. Hallikân el-İrbilî (ö. 681/1282), Vefiyâtu'l-Aʿyân ve Enbâu Ebnâi'z-Zamân, Beyrût: Dâru Sâdir, 1318/1900

4.                     Mübârekfûrî, Abdurrahman b. Abdurrahim, Mukaddimetu Tuhfeti’l-ahvezi şerhu Câmii’t-Tirmizî, Kahire: Matabbatu’l-Feccale el-Cedide, t.y.

5.                     Özgüdenli Osman Gazi, “Mâverâünnehir”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, (Ankara: 2003), 28/177-180.

6.                     Semʿânî, Ebû Saʿd ‘Abdulkerîm el-Mervezî (ö. 562/1167), el-Ensâb, Haydarâbâd: Dairatu'l-Maʿârifi'l-Osmânîyye, 1382/1962.

7.                     Tezcan, Mehmet, Kuşanlar Tarihi, Erzurum: Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enst. 1996.

8.                     Tirmizî, Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ (ö. 279/893), es-Sünen (nşr. Beşşâr Avvâd Marûf), Beyrut: Dâru'l-Garbi'l-İslâmî, 1998.

9.                     Zehebî, Şemsüddîn Muḥammed b. Aḥmed b. Oŝmân b. Ḳâymâz (ö. 748/1347), Siyeru Aʿlâmi'n-Nubelâ' , Beyrut: Muessesetu'r-Risâle, 1405/1985.

10.                Zehebî, Şemsüddîn Muḥammed b. Aḥmed b. Oŝmân b. Ḳâymâz (ö. 748/1347), Târîḫu'l-İslâm ve Vefayâtu'l-Meşâhîri'l-Aʿlâm, Beyrût: Dâru'l-Kitâbi'l-Arabî, 1413/1993.

 

 

 

[1] Osman Gazi Özgüdenli, “Mâverâünnehir”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, (Ankara: 2003), 28/177-180.

[2] Bu çalışmada tarafımızdan Tirmizî adı ile Öncülerimiz projesi kapsamında hazırlanan basımı henüz tamamlanmamış olan kitaptan yer yer esinlenilmiştir.

[3] Hamevî, Mu’cemü’l-büldan, 2/25-28.

[4] Mehmet Tezcan, Kuşanlar Tarihi,169.

[5] Semʿânî, el-Ensâb, 2/ 361-362.

[6] Zehebî, Târîhu'l-İslâm ve Vefayâtu'l-meşâhîri'l-aʿlâm, 20/461; İbn Hacer, Tehzîbu't-Tehzîb, 9/389.

[7] İbn Mâkûlâ, el-İkmâl fî refʿi'l-irtiyâb, 4/396.

[8] Zehebî, Siyeru aʿlâmi'n-nubelâ', 11/ 539; 13/119; 13/243;Târîh,5/1095; 5/1262

[9] Zehebî, Siyeru aʿlâmi'n-nubelâ', 13/ 271.

[10] Tirmizî, Zekât 2, 18; Savm 7; Ahkâm 1; Zühd 17; Sıfatu’l-Cennet 15.

[11] Tirmizî, Tahâret 4.

[12] Tirmizî, Cuma 3.

[13] Tirmizî, Tahâret 94.

[14] Tirmizî, Etime 35.

[15] Tirmizî, Eşribe 14.

[16] İbn Hallikân, Vefiyâtu'l-aʿyân, 4/278.

[17] Tirmizî, Savm 4.

[18] Kemal Yusuf el-Hût’un Tuhfeti’l-ahvezi’nin tahkikine göre ilave on hadis arasında olup Deavât kısmın sonunda yer almaktadır.; Tirmizî, Fadâilu’l-Kur’an 11.

 

 

Izoh qoldirish